Dünyanın sürekli hız yaşadığı bir çağda, ihracatın geleceği artık sadece lojistik, regülasyonlar ya da döviz
kurlarıyla ilgili değil aksine liderliktedir. Ama öyle yıllık KPI raporlarında ya da katı organizasyon şemalarında
karşımıza çıkan türden bir liderlik değil bu. Bahsettiğimiz liderlik, çevikliği empatiyle, öngörüyü verilerle, hırsı
sorumlulukla harmanlayan bir liderlik anlayışıdır. Gelecek, stratejiyle ve ruhla liderlik edebilenlerin olacaktır.
Hayal edin. Akşamın geç saatlerinde, üç farklı kıtadan üç ihracat lideri bir online görüşmede buluşuyor.
Casablanca’da tekstil ihracatı yapan ve Güneydoğu Asya pazarına açılmakta olan Leila. Hamburg’da aile
işletmesi olan bir lojistik şirketini yöneten ve Brexit sonrası yeni ticaret yollarına uyum sağlamaya çalışan
Viktor. Ve İstanbul’da yapay zekâ destekli pazar analiz araçları geliştiren Elif. Daha önce hiç yüz yüze
gelmemişler ama bu akşam, tabloların, verilerin ve sunumların ötesindeki gerçek hikâyeleri paylaşıyorlar.
Leila şöyle diyor: “Eskiden iyi bir ihracat lideri olmanın ürünü ve pazarı iyi bilmekten geçtiğini sanırdım. Ama
artık mesele insanı bilmek diye düşünüyorum. Pandemiyle birlikte bütün modelimiz değişti. Bizi ayakta tutan şey en iyi nakliye rotamız değil, güven ve esneklikti. Aynı zamanda görmediğim insanlara liderlik etmeyi
öğrenmemdi.”
Viktor gülerek araya giriyor: “Kesinlikle! Son iki yıl bana liderliğin her şeyi bilmek olmadığını, daha iyi sorular
sormak olduğunu öğrendim. Haftalık ufuk buluşmaları yapmaya başladım. Ajanda yok. Sadece şu sorular var:
Ne görüyorsun? Ne hissediyorsun? Önümüzdeki ay ne değişebilir? Sorular her şeyi değiştirdi. İnsanlar kendi
kendilerinin lideri oldular.”
Elif de ekliyor: “Ve biz hızla ya da fiyatla değil, içgörüyle fark yaratabileceğimizi kabul ettiğimizde, herkes için
öngörüsel analiz eğitimleri başlattık. Depo sorumlularımız bile senaryo modellemeyi öğrenmeye başladı.
Sayıları hesaplamaları gerekmiyordu ama bu sayede daha hızlı ve doğru kararlar almayı öğrendiler. Artık
liderlik, bilgiyi saklamak değil, dağıtmaktır.”
Bu, hayali bir senaryo değil. Sektörde katıldığımız yuvarlak masa toplantılarında, çalıştaylarda, röportajlarda sık
sık duyduğumuz konuşmaların özetidir. Ve hepsi aynı hakikati söylüyor aslında. Geleceğin yetkinlikleri artık
birer “artı” değil, birer “zorunluluktur.”
Şimdi bir durup düşünelim. İhracat sektöründe liderliği bu kadar karmaşık kılan şey ne? İç pazara çalışan
sektörlerden farklı olarak, ihracat liderleri kültürler, regülasyonlar ve çoğu zaman birbiriyle çelişen ekonomik
döngüler arasında çalışmak zorundadır. Bu alanda liderlik, altı farklı zaman diliminden gelen başlıklarla
uyanmak, üç farklı dildeki ifadelerin alt metinlerini okumak ve kahvaltıdan önce Peru’dan Polonya’ya uzanan
tedarik zincirini etkileyen kararlar almak demektir. Bu da teknik yetkinliğin ötesinde; kültürel zekâ, duygusal
dayanıklılık ve etik berraklık gerektiriyor.
Peter Drucker bir zamanlar “Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu oluşturmaktır” demişti. Ama ihracatta biz
sadece oluşturmakla kalamayız, geleceği aynı zamanda sezmeliyiz. Öngörü burada devreye giriyor. Tahmin
değil, hazırlık. Kesinlik değil, hazırlıklı olma hali bu. Geleceğe hazır ihracat liderleri, mikro tahmin
yetkinliklerini ekiplerine öğretiyorlar. Erken sinyalleri okuyorlar. Seçenekleri artırıyorlar. Sadece “Ne olacak?”
diye değil, “Olduğunda ne yapacağız?” diye soruyorlar.
Dünyadaki mevcut ticaret ortamına bir bakın. İklim değişikliği, jeopolitik gerilimler, değişen tüketici etik
değerleri, yapay zekâdaki hızlanma… Bunlar birer trend değil, bunlar liderlik için stres testleridir. Ve sadece
uyumlanabilen zihinler bu testleri geçebilecek. Uyumlu zekâ sadece değişime tepki vermek değildir. Onunla
birlikte evrilmektir. Sistemi ve zihniyeti, beklenmeyeni bekleyecek şekilde inşa etmektir.
Peki, tüm bunlar pratikte ne anlama geliyor? Başka bir simülasyona göz atalım. Denizli merkezli, orta ölçekli bir
ihracat şirketini düşünün. Yıllardır Avrupa’ya organik kuru meyve ihraç ediyorlar. Ama bu yıl, Ege bölgesindeki
ani sel baskınları hasadın yarısını yok ediyor. Aynı dönemde Japonya’dan gelen talep bir fırsat kapısı açıyor.
Ama belgeleri hâlâ elle hazırlıyorlar, ekip küçük, pazar analiz sistemleri eski. CEO Selim acil liderlik
toplantısına çağırıyor.
Selim diyor ki: “İki seçeneğimiz var. Panikleyip savunmaya geçmek ya da yön değiştirip iş birliği yapmak. Ben
ikincisini seçiyorum.”
Ve cesur bir karar alıyorlar. Dijital pazarlama biriminden iki genç analisti, deneyimli bir dış ticaret uzmanıyla
eşleştiriyorlar. Görevleri; on gün içinde yeni pazar giriş stratejisini tasarlamak. Bu sırada operasyon lideri,
alıcılarla yeniden güven inşa etmek için blockchain tabanlı lojistik takip çözümleri araştırmaya başlıyor.
Ay sonuna gelindiğinde, sadece Japonya’ya ilk deneme sevkiyatını gerçekleştirmekle kalmıyorlar, aynı zamanda
iç yapılarında da bir dönüşüm başlatıyorlar. Artık pozisyonlara göre değil, yetkinliklere göre görev dağılımı
yapılıyor. Finans müdürü artık sürdürülebilirlik uyumunu da yönetiyor. İK yöneticisi inovasyon sprintlerine eş
liderlik ediyor. Liderlik, kontrol etmekten çok katkı sağlamak haline geliyor.
Ve buradan temel bir ilkeye ulaşıyoruz. İhracatta liderliğin geleceği, paylaşılan liderliktir. Artık sadece dış ticaret
müdürü ya da CEO’dan ibaret değil. Her yerden filizlenen liderlik koşullarını oluşturmakla ilgilidir. Bir veri
analisti, stratejiyi değiştirecek bir trendi fark edebilir. Bir müşteri temsilcisi, mesajlaşmayı şekillendirecek
kültürel bir içgörü yakalayabilir. Bir stajyer, eski bir fiyatlandırma modelini sorgulayıp kârlılığı artırabilir.
Bu liderliğin demokratikleşmesi kaos değil, uyumdur. Merkezi karar yapılarından, yaygın anlam inşasına
geçiştir. Ön cephede olanların, çoğu zaman öngörünün ta kendisi olduğuna inanmak demektir.
Güler Sabancı bir keresinde “Küresel iş dünyasında gerçek liderlik, her yerde yerel olabilmekten geçer” demişti.
Bu, ihracat için fazlasıyla geçerli. Yerel empati, küresel stratejiyi besler. Bu da demektir ki, ihracatın gelecekteki
liderleri birer kültürel çevirmen olmalıdır. Sadece lojistiği değil, yerel değerleri de anlamalıdır. Sadece metrikleri
değil, anlamı da kavramalıdır. Bu ise alçakgönüllülükten, dinlemekten ve meraktan geçer.
Geleceği romantize etmeyelim. İhracatta liderlik daha da zorlaşacak. Mevzuatlar daha karmaşık hale gelecek.
Risk haritaları yeniden çizilecek. Tedarik zincirleri doğrusal değil, döngüsel olmak zorunda kalacak. Ekipler
hibrit, dağınık ve çok kuşaklı olacak. Bu yüzden geleceğin asıl becerileri insani olacak. Empati, hikâye anlatımı,
koçluk, müzakere, sentezleme…
Amy Edmondson’ın psikolojik güvenlik üzerine çalışmaları bize şunu hatırlatıyor. İnsanlar kendini güvende
hissetmezse sesini çıkarmaz. İhracatta bu çok kritiktir. Gözden kaçan bir içgörü, söylenmeyen bir tereddüt
milyonlarca kayba yol açabilir. Bu nedenle liderlik, ilişkiseldir. Açıklığın kabul gördüğü, hataların ölüm fermanı
değil veri noktası olarak görüldüğü iklimler oluşturmalıdır.
Peki, ihracatta geleceğin liderlerini nasıl yetiştiririz? Eğitimi iki günlük bir seminer olarak değil, yaşayan bir
laboratuvar olarak düşünmeye başladığımızda. Haftalık değerlendirmelere senaryo temelli görevler entegre
ettiğimizde. Ekip üyelerini vaka analizlerine liderlik etmeye davet ettiğimizde. Rolleri sadece yedekleme için
değil, yenilenme için dönüştürdüğümüzde. Sadece “Ne yaptın?” diye değil, “Ne öğrendin?” ve “Bir daha olsa
neyi farklı yapardın?” diye sorduğumuzda…
Bu ayki yazı kapanışımızı başka bir kareyle yapalım. Bu sefer bir sesli mesaj olsun. Pazar gecesi, bir ihracat
takım lideri, yeni haftaya başlamadan ekibine kısa bir mesaj gönderiyor:
“Selam ekip. Geçen hafta yaşanan sevkiyat gecikmelerine gösterdiğiniz yaklaşım için herkese teşekkür etmek
istedim. Alıcılara karşı şeffaf kalmanız bir krizi ilişki fırsatına çevirdi. Özellikle Ramazan’ın gümrük belgeleri
konusunda yaptığı hızlı yön değişimi bizi kurtardı. Duygu’nun ürün etiketindeki dil farkını yakalaması da çok
değerliydi. Bazen güven, bu küçücük detaylarla inşa ediliyor. Liderliği detaylarda da yaşatalım. Çünkü gelecek
tam orada kuruluyor. Bir karar, bir içgörü ve bir sohbetle.”
İhracatta liderlik artık böyle görünüyor. Artık en yüksek ses değil, gürültüdeki en net sinyal önem taşıyor. Her
sonucu tahmin edebilmek değil, her sonuca hazırlıklı olmak mesele. Ve artık yalnız yapma zamanı değil. An
geldiğinde herkesin liderlik edebileceği bir yapı kurmak zamanı. Gelecek; cesur, meraklı ve iş birliğine açık
olanları ödüllendirecektir.
Ve eğer şu anda bu satırları okurken “Ben bu şekilde liderlik etmeye hazır mıyım bilmiyorum” diyorsan, unutma,
liderlik bir varış noktası değil, bir yöndür. Yürümeye devam et. Dinlemeye devam et. Öğrenmeye devam et.
İhracat, ürünleri sınırların ötesine taşımakla ilgili olabilir. Ama liderlik, insanları ileri taşımakla ilgilidir…
Sabiha Ebcim Eğitim İnsanı/Sekiz Kılavuz Kurucu
EKONOMİ
05 Temmuz 2025ŞİRKET HABERLERİ
05 Temmuz 2025EKONOMİ
05 Temmuz 2025GLOBAL HABERLER
05 Temmuz 2025SPOR
05 Temmuz 2025GÜNDEM
05 Temmuz 2025FOTO GALERİ
05 Temmuz 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.